Ağrı ile ilgilenen nörologlar, FTR uzmanları endokrinologlar, beyin ve sinir cerrahları, ortopedistler, anestezi uzmanları, algologlar ve genel dahiliye uzmanlarının katıldığı sempozyumun başkanlığını yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Tan sempozyumda verdiği mesajda nöropatik ağrının sinir sistemini etkileyen bir hastalık olduğunu ifade ederek “yanma, batma, donma, elektrik çarpar gibi ve karıncalanma” şeklinde şikayetlerle kendini gösterdiğini vurguladı. Nöropatik ağrının yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini belirten Prof. Dr. Ersin Tan “Nöropatik ağrı tüm nüfusun %7-8’inde görülmektedir. Kronik ağrısı olan her beş hastanın birinde nöropatik özellikler mevcuttur. Hastaların %80’i orta ve şiddetli ağrıdan yakınmaktadır” diyerek nöropatik ağrının en çok diyabetli veya kronik bel ağrısı olan hastalarda görüldüğünü vurguladı.
Prof. Dr. Tan, nöropatik ağrı tanısı ve tedavisinin hekimler tarafından yeterince bilinmemesi nedeniyle hastaların bu şikayetlere karşı sıklıkla basit bir ağrı kesici kullandığını, oysa ki sinir hasarından kaynaklı bir durum olan nöropatik ağrı tedavisinde basit ağrı kesicilerin hiçbir faydası olmadığını, hastaya boşu boşuna ilaç yüklemesi yapıldığını, bunun da hastaya hem maddi zarar verdiğini, hem de tedavi olmadan ilaca bağlı yan etkilerin görülme riskini artırdığını” belirtti. Nöropatik Ağrı tedavisindeki etkin olmayan ilaçların kullanımının maliyetine de değinen Prof. Dr. Ersin Tan “Ülkemizde nöropatik ağrı tedavisindeki irrasyonel ilaç kullanımının (akılcı olmayan yanlış tedavilerin) yılda 60 milyon TL’den fazla bir maliyeti vardır” dedi.
Kanser hastalarında tümörün kendisi veya cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi çeşitli tedavilerin nöropatik ağrıya neden olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Ersin Tan, “Kanser ağrısının yaklaşık %20’si nöropatik ağrı tipindedir. Karma ağrılar göz önüne alındığında bu oran %40’a ulaşabilmektedir. Kanserli hastaların nöropatik ağrısı genellikle yanıcı, iğne batması şeklinde, elektrik çarpması veya hissizlik olarak tarif edilmektedir” diyerek kanser hastalarında ağrının, yaşam kalitesini en çok etkileyen ve maluliyete yol açan sorunlardan biri olduğunu belirtti. Hastalığın durumuyla ilgili kontrollerin yapılmasının ardından, hekimin gerekli görmesi durumunda uygun rehabilitasyon programının tedaviye eklenmesi için hastaları yönlendirmesi gerektiğini vurguladı.
Diyabet (şeker hastalığı) tüm dünyada ve ülkemizde giderek büyüyen bir sağlık problemidir. Türkiye’de diyabet sıklığının son 10 yılda % 90 arttığı biliniyor. Türkiye’de yapılmış bir çalışmaya göre ülkemizde 6.5 milyon diyabetli hasta olduğu tahmin ediliyor. Prof. Dr. Ersin Tan, bu çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye’de erişkin diyabetlilerin %16’sında (her 6 diyabet hastasından birinde) diyabete bağlı nöropatik ağrı görüldüğünü söyledi. Nöropatik ağrının diyabet hastalarının yaşam kalitesinin azalmasına neden olduğunu, çalışma hayatı, uyku düzeni ve yaşamdan zevk almaları üzerinde olumsuz etkisi olduğunu ifade ederek nöropatik ağrının giderilmesi durumunda hastaların psikolojisinin ve yaşam kalitesinin de düzeldiğini belirtti.
Prof. Dr. Ersin Tan, en sık polikliniğe başvuru nedenlerinden birinin kronik bel ağrısı olduğunu ifade ederek “Toplumun %80’inden fazlası yaşamı boyunca bir kez bel ağrısı atağı geçirir. Bel ağrılı hastaların yaklaşık üçte birinde ağrı kronik (uzun süreli-ısrarcı) olmaktadır. Kronik bel ağrılarının yarıdan fazlası (%55) nöropatik kökenlidir” dedi. Omurga yaralanması olan hastalarda kronik ağrının yüzde 96’ya varan oranlarda görüldüğünü ifade etti. “Omurga hasarına bağlı ağrının yıkıcı etkileri vardır, başlı başına ciddi bir sağlık sorunudur. Bu hastaların büyük çoğunluğu ağrılarının giderilmesini tekrar yürüyebilmekten daha çok önemsemektedir” diyerek bu tip ağrıların hastanın yaşam kalitesi, ruh sağlığı ve uyku düzeni üzerinde etkisinin büyük olduğuna dikkat çekti.
Cerrahi operasyon geçiren hastaların yarısında nöropatik ağrı geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Ersin Tan, nöropatik ağrının en sık 2. nedeninin cerrahi olduğunu belirterek “Tüm cerrahi işlemlerde kesi yapılmaktadır. Bu küçük de olsa bir sinir hasarına yol açmaktadır. Ameliyat sonrası nöropatik ağrı; ameliyattan sonra başlayan, yara iyileştiği halde geçmeyen bir ağrı türüdür. Bu tip ağrılara sıklıkla bazı ameliyatlar (örn; artroskopi, meme cerrahisi, el-ayak bileği cerrahisi, kalp ameliyatları, sezeryan, fıtık ameliyatları, kalça-diz protezi, ampütasyon ve omurilik cerrahisi) sonrasında rastlanmaktadır” dedi.
Nöropatik Ağrı Sempozyumu’nda Fibromiyalji sendromu hakkında görüş veren Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği (TRASD) Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan, fibromiyaljinin toplumda her 100 kişiden 3-6’sında görüldüğünü ve görülme sıklığının kadınlarda erkeklere göre 7 kat daha fazla olduğunu ifade etti. Fibromiyaljinin neredeyse romatizmal hastalıklar kadar yaşam kalitesini bozan bir durum olduğunu ve birçok hastalığı taklit edebilecek yakınmaların eşlik edebildiğini belirten Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan “Yumuşak doku romatizması ya da kas romatizması olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu en çok yaygın vücut ağrısı, uyku bozukluğu ve yorgunluk belirtilerine neden olur. Fakat hastalar bu belirtiler dışında sabah tutukluğu, eklem ağrıları, uyuşmalar, kuru göz, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, konsantrasyon azalması ve unutkanlık, anksiyete, depresyon, sık idrara çıkma, huzursuz bacak sendromu ve benzeri semptomlar da yaşayabilmektedir” dedi.
Fibromiyaljinin nedeninin henüz tam anlaşılamadığını, teşhis koyarken iyi bir muayene yapmanın çok önemli olduğunu çünkü hastalığa özgü bir laboratuvar testinin henüz bulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan, kadın olmanın ve orta yaşın bu sendrom için risk faktörleri olduğunu, aile öyküsü ve romatizmal hastalığı olanlarda bu duruma daha sık rastlandığını belirtti.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?