Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), Türkiye’deki klinik araştırmaların mevcut durumunu belirlemek, gelecekte daha fazla araştırmayı Türkiye’ye çekmek ve olası eylemleri ortaya çıkarmak için bir hazırladığı çalışmayı tanıttı. “Türkiye İçin Klinik Araştırma Stratejisinin Faydaları-Yenilik Temelli Büyüme İçin Yol Haritası” başlıklı çalışma AİFD’nin desteğiyle IQVIA tarafından hazırlanan raporun kamuoyuna tanıtılması öncesinde, AİFD tarafından online ortamda TÜSEB Biyoteknoloji Sempozyumu’nda sektörün değerlendirmesine sunuldu.
Sempozyuma Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, TİTCK Başkanı Doç. Dr. Tolga Tolunay, AIFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu ve EFPIA Genel Müdürü Nathalie Moll katıldı. Sempozyumun ardından İ.Ü. Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmet Gül moderatörlüğünde TİTCK Klinik Araştırmalar Daire Başkanı Nihan Burul Bozkurt, SBB Planlar ve Programlar Genel Müdürü Kutluhan Taşkın, Kamu Hastaneleri Genel Müdür Yardımcısı Hasan Arslan, TÜSEB YK Üyesi Prof. Dr. İlhan Satman ve IQVIA Danışmanlık Ülke Müdürü Özgür Ertok düzenlenen panelde verileri tartıştı.
Sempozyumun açılışında konuşan AIFD Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu “Yeni çıkan ilaç ve tedavilerin insanlar üzerindeki etkisi ve güvenilirliğini anlamamızı sağlayan klinik araştırmalar, insan sağlığı için hayati önemdedir. Ülkemizin kayda değer bir klinik araştırma kapasitesinin olduğunu söyleyebiliriz. Kamuoyuyla paylaşmaktan mutluluk duyduğumuz raporumuzun temel bulgularından biri klinik araştırmaların ekonomi, sağlık ve bilim alanlarında yüksek katma değer üretmesidir.
Dr. Ümit Dereli: Dünyayla rekabet etmek istiyorsak ilaçta bilgi üretmeliyiz
Kamu-özel sektör işbirliği ile hayata geçirebileceğimiz politikalar, ülkemizi klinik araştırmalarda dünyanın en önemli aktörlerinden biri haline getirmenin yanında ilaç değer zincirinin temel araştırma, üretim ve ihracat gibi diğer kıymetli halkalarını da besleyen bir ekosistem kurulmasını sağlayabilir. Raporumuzun bu sürece yönelik olarak tüm paydaşlar için önemli bir yol haritası olacağına inanıyoruz” dedi.
Sempozyumun ardından yine online olarak düzenlenen basın toplantısının açılışında konuşan AİFD Başkanı Mete Hüsemoğlu, klinik araştırmaların; bireylerin yenilikçi ilaçlara ve tedavilere erişim imkanı yönüyle sağlığa, bilim insanlarının en son gelişmelerin yürütüldüğü küresel ağa erişimi ve son gelişmeler içinde çalışmaları nedeniyle bilim ve kişisel kariyere; araştırmaların yürütülmesinden kaynaklı yatırımlar yönüyle de ekonomiye katkı sunduğunu hatırlattı.
“Bilimsel araştırma ve yayınlar ile klinik araştırmalar paralel ilerler. Ne kadar klinik araştırma o kadar yayın… Bu görülüyor. İstatistiklere bakınca bu görülüyor” diyen Hüsemoğlu, dünyada kompleks hastalıkların ortaya çıkmasının klinik araştırmaların yönünü değiştirdiğini vurgulayarak, yeni araştırmaların gündeme geleceğinin altını çizdi.
Mete Hüsemoğlu, raporda ortaya konulan eylem önerileri yanında, klinik araştırmalar için “olmazsa olmaz” iki unsur bulunduğunu da belirterek, “Bunlardan birincisi AR-GE, inovasyon-yenilikçilik ikliminin eksiksiz olarak çalışması gerekiyor. İkincisi bütün ortakların beraber çalışması. Kamu, üniversite, sektörün bir arada çalışması, ortak çalışma kültürünün gelişmesi gerekiyor. Türkiye yenilikçilikte söz sahibi olabilecek bir ülke. Ekosistemin oluşması ve ortak çalışmada alacağımız yol olduğu görülüyor” dedi.
Mete Hüsemoğlu, ABD’nin onayladığı her 10 ilacın 7’sinin start-up şirketlerde başlayan araştırmalar sonucu ortaya çıktığını belirterek, bütün dünyada ve Türkiye’de bu alanda da gelişme imkanı bulunduğunu kaydetti.
Çalışmada Türkiye için insanlı deneylerin yapıldığı faz-1’den faz-4’e kadar kısımda yoğunlaşma önerildi. Küresel klinik araştırma harcamalarının %61,6’sının bu aşamalarda harcandığı hatırlatıldı. Böylece en büyük pasta diliminin hedeflenmiş olacağı kaydedildi.
Raporda, yapılması gereken eylemlere göre 3 senaryo oluşturularak, bu senaryolara göre 2029’a kadar sağlanabilecek gelişmeler hesaplandı. İyimser senaryoda, küresel araştırmalardan alınacak pay 3 katına kadar çıkabileceği rapora yansıdı.
Raporda, küresel ilaç firmalarının klinik araştırmaları yapma kararını verirken, “hasta alımı”, “süreç”, “altyapı” ve “maliyet ve teşvikler” olmak üzere 4 başlıktaki durumu değerlendirdiği vurgulandı. Bu alanlarda yapılacak iyileştirmelerin ilaç firmalarının kararına etki etme gücü olacağı belirtildi.
Rapor, bu alanlara bağlı olarak Türkiye’nin “gelişme alanlarını” belirleyerek 12 eylem önerdi. Bu 12 eylem şöyle:
Roche İlaç, klinik araştırmalar için her yıl Türkiye’ye 30 milyon TL yatırım yapıyor
Çalışmada, küresel eğilimlere de uyum dahil edilerek, önerilen eylemler hayata geçirilirse sağlanacak faydalara yönelik üç senaryo hesaplandı. Bu senaryolar şöyle:
Senaryo 1: Mevcut durumun aynen devam etmesi
Mevcut düzenlemeler ve kurumsal yapı değiştirilmemesi halinde, devam eden araştırma sayısı yıllık 521’li sayılardan 2029’da 573’e ulaşır. Yine yıllık gelir aynı dönemler itibariyle 139 milyondan, 166 milyon dolara ulaşır.
Senaryo 2: Ilımlı Senaryo
Bu senaryoda, önerilen eylemler hayata geçirildiği varsayımı yapılıyor. Eğer bu yapılırsa, yıllık araştırma sayısı 2029’da 1142’ye yükselecek ve gelir yine 2029’da 331 milyon dolara ulaşır.
Senaryo 3: Hızlı Büyüme Senaryosu
Bu senaryoda, önerilerin hayata geçirilmesi yanında, ülke politikalarının küresel trendlere uyumlu şekilde oluşturulduğu varsayılıyor. Bu senaryoya göre, yıllık araştırma sayısı 2029’da 1656’ya çıkıyor ve gelir yıllık 479 milyon dolara ulaşıyor. Hızlı senaryoda Türkiye’nin küresel pazardaki payı bakımından ilk 10 ülke içine girebileceği kaydediliyor. Ayrıca, yenilikçi tedavilerin parasal değeri, SGK’nın tedavi yükünün azalması, araştırma bedelleri ile toplam ekonomik faydanın yıllık 1 milyar dolara ulaşacağı kaydediliyor.
Raporda, Türkiye’nin küresel klinik araştırmalar içinden aldığı paya yönelik çeşitli bulgular da sıralandı. Bulgulardan bazıları şöyle:
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?