Adli Tıp Kurumu: Sezaryende femur kırığı kusur değil!

Yazan Dr. Erkin Göçmen
27 Haziran 2016   |    5 Ekim 2021    |   Kategori: Hukuk / Mevzuat, Üye Yazıları Print

adli-tip-kurumuAdli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tazminata ilişkin bir malpraktis davası dolayısıyla hazırladığı bir raporda, sezaryenle yapılan doğum sırasında bebekte femur kırığı oluşmasını kusur olarak nitelendirmedi. Raporda, doğum eylemi sırasında manipülasyonlar sonucu bebekte yumuşak doku ve sinir hasarı, kemik kırığı gibi doğum travmalarının meydana gelebileceği ifade edilerek; sezaryenle gerçekleştirilen doğumlarda da uzun kemik travması riskinin devam ettiği, femur kırıklarının sezaryenle doğumlarda çok nadir de olsa görülebileceği vurgulandı.

İhtisas Kurulu raporunda, somut olguda konulan sezaryen endikasyonu ve yapılan ameliyatın güncel tıbbi uygulamalara uygun olduğu belirtildi ve sezaryen esnasında tatbik edilen işlemler sebebiyle femur kırığının oluşabileceği, bunun ise herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmalle ilişkilendirilmeyen “komplikasyon” olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edildi. Kurul raporu mahkeme tarafından hükme esas alındı.

İzmir’de faaliyet gösteren bir özel hastanede meydana gelen bu olayda kadın doğum hekimi ile birlikte özel hastaneden de manevi tazminat talebinde bulunulmuştu. Davalı kadın doğum uzmanı dilekçesinde, her ne kadar, sağlıklı bir doğum gerçekleştirildiğini, doğum esnasında anne ve bebeğin durumunun iyi olduğunu, söz konusu kırığa birçok faktörün sebep olabileceğini, kırığın doğum sonrasında taşıma sırasında, çocuk bölümünde yattığı esnada, sevk edildiği hastanede ya da herhangi bir aşamada meydana gelmiş olabileceğini savunmuş olsa da Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu dosya muhtevasına göre kırığın sezaryenle doğum sırasında meydana gelmiş olduğunu kabul etti. Ancak heyet, doktorun kırığın oluşumunda kusurunun bulunmadığı, neticenin bir komplikasyon olarak nitelendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi.

Tıbbi komplikasyonun hukuki sorumluluğu ve Adli Tıp Kurumu’nun tutumu

Bu olguda özel hastanenin davadan önce İzmir Valiliği tarafından olayla ilişkili olarak soruşturmaya tabi tutulması yargılamanın da seyrini etkilemiştir. Nitekim Valiliğin bu soruşturması sırasında özel hastane mesul müdürünün de savunması alınmıştır. Davanın temyiz aşamasında Yargıtay her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporuna eleştirel yaklaşmamış olsa da bebekte femur kırığının geç teşhis edilmesinin kusur olabileceği yönünde hüküm kurmuş ve dosyayı bu yönüyle bozmuştur.

Bu olguda iki husus dikkat çekmektedir:

  1. Davalı doktorun mahkemeye sunduğu savunması oldukça çekiniktir. Doktor esasen kırığın kendi eylemiyle ilişkili olmadığına dayanan bir savunma yapmıştır. Bu savunma bir yönüyle kırığın kusurla ilişkili sayılacağı varsayımına dayanmaktadır. Ancak Adli Tıp Kurumu kırığı doktorun eylemi ile ilişkili görmüş ama bunu bir kusur olarak değerlendirmemiştir.
  2. Diğeri ise konunun Valilik soruşturması sırasında mesul müdürün verdiği ifadedir. Mesul müdür hastanelerinde tek çocuk hekimi olduğundan bahisle bebeğin izleminin pratisyen hekimlerce yapıldığını kabul etmiştir. Oysa Yargıtay çocuk hekiminin tek oluşu gerekçe gösterilerek, doğumdan hemen sonra inlemeye başlayan ve bu durumu saatler boyunca devam eden bebeğin, çocuk doktorundan telefonla sözlü bilgi alınmak suretiyle tedavi altına alınmaya çalışılmasını örtük olarak eleştirmiş ve bu uygulamayı zımnen kusur olarak nitelendirmiştir.

Gerçekten de literatür kayıtları incelendiğinde, genel bilimsel kabulde, sezaryen sırasında femur kırığı oluşumu bir komplikasyon sayılmaktadır. Ancak literatürde bilhassa yeterli uterus insizyonu yapılmaması ve traksiyon işleminin “narin” tatbik edilmemesinin kırığa sebebiyet verebileceği vurgulanmaktadır ki bu durumda bir komplikasyondan değil kusurdan söz edilecektir.

click-iconİletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr

. Av. Erkin Göçmen’i Twitter’da takip etmek için tıklayın >

. Av. Erkin Göçmen’i Facebook’ta takip etmek için tıklayın >

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla