Hipnoz deyimi, terim dışı anlamıyla kullanıldığında, daha çok telkin ile meydana gelen bir tür uyku hali olarak tarif ediliyor olsa da hipnoz gerçekte uyku değil fakat bilinç değişikliği durumudur. Hipnozda, çevresel uyaranları algılama yeteneği azalarak dikkatin bir noktaya odaklanması sağlanır. Odaklanılan nokta bilinç dışıdır. Hipnoz alfa veya teta beyin dalgası frekansında gerçekleşir. Bu beyin dalgalarında beyin telkine yatkındır. Kendi kendini hipnoz, meditasyon, gündüz rüyası, dua, zikir sırasında, müzik dinlerken de aynı frekans yakalanabilir.
Zihinde neyin bilinç dışı ile paylaşılacağına karar veren merkez talamustur. Bilinç dışı, bilinçli olarak düşünülen her şeyden çok daha karmaşık ve fazla miktarda veriyi saniyeler içinde hapseder. Amaca yönelik bilinçli davranışlardan sorumludur. Vücuda gelen çeşitli uyaranlara bir çeşit filtre görevi yapar. Bu sayede konsantrasyon sağlanabilir. Talamusun uyaranları azaltma, güçlendirme, iletmeme fonksiyonları vardır. Önemsiz uyaranlar filtrede azaltılırken, önemli olanlar artırılır, bu sayede konsantrasyon sağlanır.
Hipnoz yoluyla daha önceden öğrenilmiş, kaydedilmiş bilgilere ulaşılabilir. Kişi çocukluk dönemine (geriye) götürülebilir. Hipnoz altındaki kişiye talimat ve tavsiyeler verilebilir. Bu talimat ve tavsiyelerle bazı şeyler davranışlar (sigara içmeme, hamurişi yememe gibi) kazandırılabilir. Ancak kişinin benliği ile uyumlu olmayan, kabul etmediği bir başkasını öldürmek gibi eylemler hipnozla yaptırılamaz.
Hipnoza veya daha doğru bir anlatımla telkine yatkınlık kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Kişilik özelliklerinin, yetiştirilme tarzının, otorite ile ilişki şeklinin (otoriteye boyun eğme vb) ve hatta sosyo ekonomik düzeyin bile telkine yatkınlığı etkilediğine dair çalışmalar mevcuttur.
1892’de British Medical Association tarafından hipnozun modern tıpta kullanılması kabul edilmiştir. Birinci ve İkinci Dünya savaşı sonrasında hipnoz, travma nevrozu, ağrı ve uzuv kaybı vakalarında en sık kullanılan tedavi şekli haline gelmiştir.
Hipnoz altındaki kişiler örneğin bir olay olmasa ya da erken bebeklik dönemlerini hatırlama kapasiteleri olmasa bile hipnozdan bir kaç ay sonra bile detaylı ve dramatik açıklamalar üretebilirler. Burada söz konusu olan sadece anıların çarpıtılması değil, kişilerin bu çarpıtılmış anıların doğru olduğuna inanmalarıdır. Çünkü hipnozla keşfedilmiş anılar detaylar, duygular ile birlikte anımsanır. Bellek, hipnotik deneyimin detaylarıyla zihinde daha güçlü ve sabitlenmiş hale gelir. Bu yalancı bellek tanığın çarpraz sorguda, yargıç, jüri karşısında kendisine güvenini ve haklı olduğuna inancı arttırabilir.
Tedavi edici hipnoz ile adli hipnoz arasında farklılıklar vardır. Keşfedilmiş bellek tedavi edici hipnozda (regresyon) fobileri tedavi etmede kullanılır. Fobilerin daha sıklıkla çocukluk döneminde ilk ilkel korkulardan kaynaklandığı düşünüldüğünde bu korkunun kaynağı gerçek bir anı mı yoksa imajinasyon mu olduğunun iyileşme sağlandıysa önemi yoktur.
Tedavide ortaya hangi materyal çıkmışsa onun üzerinde çalışılır. Problem pek çok doktorun hastalarındaki erişkin dönem psikolojik ve duygusal sorunların çoğunun altta yatan bastırılmış (bilinç dışına itilmiş) anılarından kaynaklandığını düşünerek hipnoz yoluyla bunu bilince çıkarmaya çalışmasıdır.
Adli hipnozcular geçmiş anıları kurtarmak ve güçlendirmenin görgü tanıklığının doğruluğunu arttırdığını bildirmekle birlikte bilimsel araştırmalar ağırlıklı olarak hipnozun görgü tanıklarının tanıma ve hatırlamasının doğruluğunu güvenilir bir şekilde arttırmadığını, hipnozun etkisi ortaya çıktığında; yanlış, çarpıtılmış veya yeniden üretilmiş anılar oluşturduğunu göstermektedir. Amerikan Tıbbi Birliği (AMA) 1985’de hipnoz sırasında sağlanan yeni koleksiyonun karışıklık ve yalancı anı içerebileceği, sadece daha doğru olmama değil hipnozsuz hatırlamadan daha az güvenilir olduğuna karar vermiştir.
Hipnozla kazanılan anılar normal bilinçli haldeyken toplanılan anılardan kalite açısından dramatik bir şekilde farklıdır. Hipnozla elde edilenler, çok güçlü olabilir. Kişi film izler gibi geçmişi izleyebilir. Bu izlenim birçok detay, renk ve duygu içerebilir. Bu anının doğru olduğundan değil genellikle tam tersi olduğunda söz konusudur.
Hipnoz sırasında imajinasyon aşırı aktifdir. Bu nedenle kişiler sıklıkla yaratıcıdır veya geçmiş olayları doğru olmayan bir şekilde yeniden oluşturabilirler. Örneğin kapıda belli belirsiz silüet görme şeklindeki çocukluk anısı, hipnoz altında ebeveyni ya da aileden birinin korkunç bir şey yaptığına dair bir anı haline gelebilir.
Bugün adli hipnoz ülkemizde ve pek çok ülkede yasaklanmış bir tanık, sanık ifade alma yöntemi iken, ABD’nin bazı eyaletlerinde ise yasaldır. Bu konuda birkaç haftalık eğitim ve sertifikasyon ile polisler adli hipnoz ile ifade alabilmektedir.
Hipnoz olmadan da görgü tanıklığı zaten zaman, önkabul ve önyargılar, başkaları ile olayı konuşma, gibi faktörlerden etkilenebilir. Hipnozla ilaveten yanlış anılar üretilmesi, telkin altında ifade verilmesi mümkündür. Dolayısıyla bazı ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanımı uygun ancak adli hipnoz ile ifade alımı ve yargılamaya delil sunma anlamında güvenilir değildir.
Referanslar: Dr. Brent A. Paterline1, Journal of Law and Criminal Justice December 2016, Vol. 4, No. 2, pp. 1-7 ISSN: 2374-2674(Print), 2374-2682(Online) Copyright © The Author(s). 2015. All Rights Reserved. Published by American Research Institute for Policy Development DOI: 10.15640/jlcj.v4n2a1 URL: Forensic Hypnosis and the Courts / FORENSIC HYPNOSIS Muktesh Chander, Article in The Police Journal · January 2006 Vol. LIII(1):41-49. /Adli Hipnoz > https://www.academia.edu/32603780/Adli_Hipnoz.pdf
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?