PMS, memede şişlik ve ağrı, sıvı birikimi, karın şişliği ve ağrı, başağrısı, kilo artışı, baş dönmesi, sersemlik hissi, karbonhidrat açlığı, iştah değişikliği, şekerli gıdalara isteğinin artması, bulantı, diyare, kabızlık, akne gibi fiziksel belirtilerle seyrediyor. Asıl dayanılmaz olan belirtileriyse psikolojiktir: Sıkıntı, huzursuzluk, gerginlik, bitkinlik, üzüntü, intihar düşüncesi, öfke, dikkat azalması, uyku bozukluğu, cinsel arzuda değişikler gibi… PMS davranışlara da yansıyor. Tepkileri denetleme güçlüğü,hırçınlık, sosyal geri çekilme, ilgi azlığı, ağlama krizleri gibi… Tabii ki bu belirtilerin birkaçının bile birlikte görülmesi günlük hayatı darma duman etmeye yetiyor.
Tüm bunlar kadının ruh sağlığını ve sosyal ilişkilerini bozuyor. İşteki verimliliğini düşürüyor. Rollerini yerine getirmesini güçleştiriyor. Kadının ev içi ve toplumdaki huzursuzluk ve çatışmaları da bu dönemin daha şiddetli ve sıkıntılı geçmesine neden oluyor. Pms kadının hormonları, beyni ve psikolojisi arasındaki bir etkileşim sonucu ortaya çıkar. Hormonlar, beyin kimyası ve psikoloji ilişkisi hipokrattan bu yana bilinir.
Kişinin psikolojik durumundaki gerilme ve sarsılmalar hormonlarını etkiler, hormonlarda ki bozulmada beyni etkileyerek davranışa yansır. bu anlamda PMS hormonlar, beyin kimyası ve psikoloji bağlamında ve etkileşiminde ortaya çıkan bir nörohormonal ve psikolojik bir durumdur.
PMS en sık 30’lu yaşlarda görülüyor. Ancak ilk adet görmeyle menopoz arasında her yaşta ortaya çıkabilir. Konuyla ilgili son yıllarda yapılan araştırmalar, kadınların yüzde 50-90’ının birden fazla PMS belirtisi yaşadığını gösteriyor. Yüzde 20-40’ında bu dönemdeki yakınmalar yaşamlarını etkileyecek düzeyde. Kadınların yüzde 10’unda klinik bir sendrom olarak ortaya çıkar ve bir atipik depresyon ve kaygı bozukluğu şeklinde kendisini gösteriyor. Öte yandan kadınlarda ortaya çıkan psikiyatrik bozuklukların çoğunluğunun adetle ilgili olduğu biliniyor.
Kadınlarda psikiyatrik sendromlar; adet öncesinde, gebelikte, doğum sonrasında, jinekolojik ameliyat sonrasında veya menapoz sonrasında ortaya çıkabilir. Kadınlardaki psikiyatrik bozukluk ne olursa olsun büyük ölçüde adet dönemleri bağlamında ilk atak olarak ortaya çıkar. Kadının kendisi, yakın çevresi, eşi ve ailesi tarafından bunun bir tıbbi psikolojik durum olduğu mutlaka dikkate alınmalıdır.
PMS de mizaç düzensizliği ve duygu durumda değişiklikler ortaya çıkar. Huzursuzluk, sıkıntı, kaygı, engelleme eşiği düşüklüğü, çabuk sinirlenme, hatta zaman zaman çıldırcakmış gibi olma davranışları, duygularının yanında dürtülerinde değişiklik olabilir. Bir kısmında abartılı yeme davranışı ortaya çıkabilirken, Oral gereksiniminde artma, cinsel dürtüde değişiklikler ortaya çıkar, hatta bazı kadınlarda obsesyon ve paronoid algı ortaya çıkabilir. Bu problemler hormonal değişikliğin beyne etkisi sonucu ortaya çıkar.
Bir dönem yapılan araştırmalarda kadınların işlediği cinayetlerin %67’sinin bu dönemde olduğu ortaya konulmuştur.Prof.Özkan “bu anlamda tıbbi durumun dikkate alınması ve farkındalık geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim” diyor. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırladığı DSM-5 tanı ölçütleri kitabına göre depresyon içinde kategorize edilmiş özel psikiyatrik bir durumdur.
PMS bir kez ortaya çıktıktan sonra kolaylıkla, kendi kendine düzelmiyor. Kadınların büyük çoğunluğu PMS’de yaşadıklarını, kadınlığın doğal sonucu olarak görüyor, katlanılması gerektiğini sanıyor. Adet öncesi gerginlik sendromu, tıbbi psikiyatrik işbirliği içinde ele alınıp tedavi edilmelidir.Tedavide dirençli durumlarda B6 ve B12 vitaminleri verilir bunlarda yeterli olmazsa psikotrop ilaç verilebilir. Çok düşük düzeyde verilebilecek bazı psikiyatri ilaçları aslında bir çok kadında aslında sorunu halleder.
Karın ağrısı ve adet düzensizliğinin nedeni çikolata kisti olabilir
Eğer o da yararlı olmazsa özellikle memedeki şişkinliğin çok fazla olduğu kadınlarda ödem belirtisi vardır. Düşük ihtimalle de olsa aslında beyinde de bir ödem gelişebilir. Bu tür ileri vakalarda da düşük doz antiödem ilaçlarından büyük ölçüde yararlanılabilir.
Basit yaşamsal ve ilaç düzenlemeleri ile vakaların %90’ından fazlası stabilize olur. Onun için toplumda, kadınlarda ve ailelerinde bu farkındalık, bilinç ve içgörünün gelişmesi gerekir. Kişi bu problem ile baş edemiyor ise Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi uzmanına başvurmasını öneririm. Kadın Doğum Psikiyatrisi, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi’nin özel bir alt dalıdır. Tedavide hormon tedavisi, ilaç tedavisi, psikiyatrik tedavi ve psikososyal düzenlemeler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Psikoterapi, grup tedavileri gibi tedavilerde faydalı olabilmektedir.
Belirli kişilik yapısındaki insanlarda daha çok ortaya çıkar. Örneğin obsesif yapılı insalarda ortaya çıkabilir. Bu problemin hormonal ,biyolojik ve psikolojik boyutları vardır. Eğer kişinin annesinde bu problem varsa kendisinde ortaya çıkma ihtimalı yüksektir. Bu durum yetişme tarzı ve sosyal çevresi ile de oldukça ilgilidir. Yapılan bazı çalışmalar, cinsel kimlik özdeşimi endişelerinin yüksek olduğu kadınlarda, bu doğal ve fizyolojik olayın biraz daha sancılı yaşantılandığını ortaya çıkmaktadır.
Adet döneminin özellikle ikinci yarısında rafine şeker, tuz, kırmızı et, çikolata, şarap, çikolata, turşu fındık, fıstık, aşırı alkol, çay, kahve tüketimini azaltılması gerekir. Balık, sebze ve meyveleri tercih edin. Az ve sık yiyin. Egzersiz, gevşeme hareketleri yararlıdır.
Baş ağrısının oluşmasında birçok faktör etkili olmasına rağmen kadınlarda görülen baş ağrılarının çoğu regl döneminde ortaya çıkmaktadır. Hormonal dalgalanmalarla artan baş ağrılarından kurtulmak için atılması gereken ilk adım ise baş ağrısı günlüğü tutmaktır. Regl dönemi ile artan baş ağrıları ve tedavisi şu şekildedir.
Endometriozis (çikolata kisti) nedir? Belirtileri, nedenleri ve tedavisi
Ergenlik öncesi, kız ve erkek çocuklarda migren sıklığı benzerken regl döneminden sonra bu durum değişir ve kadın/erkek arasındaki oran 3’e çıkmaktadır. Hormonal faktörler nedeniyle baş ağrıları tetiklenen kadınlar ile tetiklenmeyenler arasında hormon seviyeleri açısından herhangi bir farklılık mevcut değildir. Sorun, kişinin sinir sisteminin hormonal dalgalanmalara verdiği cevap ile ilişkilidir.
Regl periyodunun 2 gün öncesi ve ilk 3 günü içinde görülen bir baş ağrısı tipi “saf regl migren”dir. Kadınların yaklaşık yarısı regl döneminde migren ataklarına eğilimli hale gelmekle beraber; sadece %10 kadında saf regl migren görülür. Regl sırasında ortaya çıkan migren ataklarının sebebi, kanamadan hemen önce kandaki östrojen hormonu seviyesinin düşmesi ve östrojen hormonunun göstermiş olduğu dalgalanmadır.
Regl ile migren atakları arasında ilişki belirten kadınların 2/3’ü gebelik sırasında ataklarının kesildiğini belirtmektedir. Bunun nedeni büyük olasılıkla gebelik sırasında östrojen hormonunun regl döngüsündeki gibi dalgalanmalar göstermemesi devamlı olarak yüksek seviyede kalmasıdır.
Regl dönemi migren atakları, diğer migren atakları ile karşılaştırıldığında daha şiddetli, uzun ve tekrarlayıcı ataklar olmasından dolayısıyla regl dışındaki migren ataklarına göre tedavileri daha güçtür. Bu nedenle tedavide, migren semptomlarını kontrol edecek ilaçlar kullanılabileceği gibi, regl döngüsünü engelleyecek seçenekler de düşünülmektedir.
Bu tedavinin başında hastanın yapması gereken şey baş ağrısı günlüğü tutmaktır. Bu günlüğü tutmak ile hasta regl döngüsü ile baş ağrısı arasındaki zamansal ilişkiyi daha iyi anlar. Örneğin; regl kanamanın kaçıncı günüde baş ağrısının başladığı, kaç gün sürdüğü, hangi ilaçlara cevap verdiği gibi. Tavsiye edilen, bu günlüğün en azında 3 regl döngü boyunca tutulmasıdır. Edinilen bilgiler doktorun planlayacağı tedavi için önemlidir. Regl siklusunun düzenli olup olmadığı ve baş ağrılı süre hangi tedavinin seçileceğini belirler.
Regl dönemi migren tedavisi; atak tedavisi, kısa dönem koruyucu tedavi ve kesintisiz koruyucu tedavi olmak üzere başlıca 3 grupta incelenebilir. Atak tedavisinde uygun görülen İlaçlar mümkün olduğunca ağrının başında alınmalıdır. Baş ağrısına mide bulantısı da eşlik ediyorsa mide bulantısı önleyen bir ilaç da tedaviye eklenmelidir. Kısa süreli koruyucu tedavi de amaç daha ağrı ortaya çıkmadan ilaç alınmasına dayanır. Kişi başı ağrısın veya ağrımasın reglden 2 gün önce ilaç kullanmaya başlar ve kanamanın ilk 3 gününde de ilaca devam eder. Bu tedavi; regl dönemi düzenli ve baş ağrısı ile regl arasında belli bir zamansal bağlantı olanlarda kullanılabilir.
Kesintisiz koruyucu tedavi ise; regl dönemi düzenli olmayan, atak tedavisinden fayda görmeyen, sık ve şiddetli migren atakları olanlar için bir seçenektir. Hastanın genel sağlık durumunu da göz önüne alarak belirlenen ilaçlar ağrı olsun veya olmasın her gün kullanılır. Bu koruyucu tedavinin süresi ise 6 aydır.
Koruyucu tedavi için diğer bir seçenek olan “hormonal tedavi” ile östrojen hormonu dalgalanmalarını engellenebilmektedir. Vücuda östrojen hormonu verilmesi ile vücut hormon yapımını durdurmakta ve bu şekilde sadece dışarıdan verilen hormonun etkisinde kalınmakta ve dalgalanma da durmaktadır. Bu tip koruyucu tedavide en sık doğum kontrol ilaçları kullanılır. Genellikle doğum kontrol ilaçları ile regl dönemi başına 21 günlük hormon tedariki sağlar. Geri kalan 7 tablette aktif ilaç yoktur.
21. günün sonunda dışarıdan alınan östrojenin de aniden kesilmesine bağlı olarak migren atakları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, doğum kontrol ilacı kullanmaya ara verilmeden devam edilmelidir. Hormonal tedavi auralı migreni olanlarda uygulanmamaktadır. Ayrıca 35 yaş üzeri ve sigara içen kadınlarda dikkatli kullanılmalıdır. Östrojenin bazı kanser tiplerini tetikleyebileceği de unutulmamalıdır.
Çoğu zaman kolayca tedavi edilebilen ve hastaya rahatsızlık vermeyen polipler bazı vakalarda kısırlığa yol açabilirler. adetlerin çoğu zaman ağrılı olması, uzun ve pıhtılı olması polipten şüphelenmeyi gerektirir.
Polip kaynağını mukozadan alan rahim içinde veya rahim ağzında bulunan et beni şeklindeki tümörlere verilen addır. Polipler genel olarak iyi huylu tümörlerdir. Tek veya birden fazla olabilir. Bir polip saplı (mukozaya ampul şeklinde bir sapla bağlı) veya geniş tabanlı olabilir.
Polipler çoğu zaman hiç bir belirti vermez. Bu durumda çoğunlukla rutin jinekolojik muayene esnasında tesadüfen görülürler. Ancak bazen adetlerin uzun ve pıhtılı olması polip şüphesi yaratır. Adet dışındaki vajinal kanamalar da önemli bir belirtidir. Poliplerin bir diğer önemli belirtisi de kısırlıktır. Polip rahim içinde yer kaplayan bir lezyon olarak embriyonun yerleşmesine engel olabilir.
Embriyo nedir? Transferi nasıl yapılır? Aşamaları ve riskleri
Polip tanısı en sık ultrason ile konulmaktadır. Ultrasonda rahim içini döşeyen dokunun kalın ve düzensiz olması polip şüphesi yaratır. Bu durumda sono-histerografi (SHG) denilen bir tanı yöntemi uygulanır. Bu yöntemde rahim ağzından girilen ince bir kataterle rahim içine az miktarda serum verilir. Serum rahim içini genişlettiğinden poliplerin kolayca görünmelerini sağlar. Bu yöntemin işe yaramadığı durumlarda histeroskopi ile kesin tanı koymak mümkündür.
Çok küçük, belirti vermeyen ve kısırlık problemi yaratmayan poliplerde progesteron tedavisi denenebilir. Ancak genel olarak polip tedavisi cerrahidir. Tedavide polip histeroskopi ile tabanınından kesilerek çıkartılmaktadır.
Bu işlem klasik histeroskopi veya ofis histeroskopi ile yapılabilir. Histeroskopi sonrasında hastanede kalmaya gerek yoktur. Poliplerin kansere dönmesi çok seyrek bir durum olmasına rağmen çıkartılan parça patoloji incelemesine alınır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?