Dün çocuğu bana el ve dudaklarında morarması ile getirdiler… Onu hemen hastaneye sevk ettim ve bugün babası hastanın yatırıldığını anjiosunun çekileceğini ve sonrasında ameliyat edileceğini söyledi… EKO’sunu inceledim… Hastada bulunan VSD (Ventriküler septal defekt) adlı kalp malformasyonundan her iki taraflı geçişi olan şantı vardı…
Yani kalbinde bulunan dört odacıktan altlarda bulunan ve büyük olanlarda ki biz hekimler bunlara ventrikül diyoruz bu iki bölüm arasında olması gereken duvar görevi yapan kas tabakasının bir yerinde delik bulunduruyordu. Bu delikten kan her iki tarafa gidip gelerek kanın sistemik dolaşıma temizlenememiş ya da oksijenlenmemiş olarak çıkmasına neden oluyordu.
Bu gibi hastalıklarda ameliyat hemen yapılmıyor fakat belli bir yaşa kadar büyümüş ve şikayetlerinde olumlu gelişme olmamış hastalar belli bir aşamadan sonra ameliyat ediliyorlar… Çünkü bu tür hastalıkların ilaçlarla tedavileri maalesef mümkün olmamaktadır… Raporunun son kısmında teşhisi okuduğumda Fallot tetralojisi olduğunu öğrendim… Bu durum bir kaç hastalık komponenti ile bulunuyor.
Bunlar sırasıyla
1) İnter ventriküler septal defekt
2) Septal defekte doğru yer değiştirmiş olan aorta (Ata biner tarzda aorta)
3) Pulmonal damarda darlık
4) Sağ ventrikül büyümesi (hipertrofi).
Hastalığın, hafif, orta ya da ağır oluşu, kısaca “Pulmoner darlık” denilen trunkus pulmonalisteki darlığa bağlı oluyor… Darlık ne kadar fazla olursa sağ ventrikülün akciğerlere kan göndermesi o kadar güçleşiyor… Sağ ventrikül akciğere gönderemediği kanı inter ventriküler septumdaki delikten geçirip aortaya, yani büyük kan dolaşımına pompalıyor…
Böylece inter ventriküler septum defektinin neden olduğu sağdan sola kan akımı ortaya çıkmış oluyor… Bu hastalarda iskemik ataklar gelişiyor ve önemli bazı komplikasyonlar (Yan etkiler, istenmeyen sonuçlar) ortaya çıkıyor. Endokardit, miyokardit, pnömoni gibi… Hastalığın prognozunu yani ciddiyetini gidişatın kötüleşmesini pulmoner darlığın derecesi belirliyor. Darlık şiddetli olunca temizlenmek üzere kan akciğerlere gönderilemiyor. Gönderilse bile bu istenilen düzeyde olmuyor.
Sağ ventrikülün karbondioksitten zengin pis kanının bir bölümü temizlenmek üzere akciğerlere gideceğine, temizlenmeksizin büyük kan dolaşımına katılmış oluyor. Bu katılma sonucunda atardamar kanının oksijen miktarı düşüyor… Ağır fallot tetralojisi vakalarında çocuk doğumundan ya da ilk üç aydan başlayarak morarmış oluyor… Bunlara ilk yıllarda ameliyat yapılması istenilen sonucun daha iyi olmasına neden oluyor. Temizlenmemiş olan kan ciltte renk değişikliğine neden olabiliyor. Hatta bu durum nedeniyle bu çocuklara “Mavi çocuk” deniliyor…
Çocuklar sık sık öksürürler, yemek yemede güçlük çekerler. Ağladıklarında ve güldüklerinde daha da morarırlar. Oyun çağında bu çocukların çok çabuk yoruldukları ve oynarken nefes darlığına düştükleri, bazen de bayıldıkları görülebilir. Bu çocuklar biraz yorulduklarında hemen çömelme gereksinimi duyarlar. Bunun amacı sistemik damar direncini arttırarak oksijen satürasyonu (kandaki oksijen yoğunluğunu) arttırmaya çalışırlar. Böyle yaptıklarında rahatladıklarını hissettiklerinden otomatikman böyle oturma ihtiyacı hissetmeye başlarlar. Bu çocuklarda da çomak parmak ve polisitemi gelişir.
Orta şiddetteki fallot tetralojisi vakalarında ise, çocuk istirahat sırasındayken morarmaz..Fakat oynadığı ya da herhangi bir kas etkinliği gösterdiğinde bir süre sonra morarma gelişir. Fakat bayılma görülmez. Bizim vaka sanıyorum bu düzeyde bir hastaydı… Hafif şiddetteki fallot tetralojisi vakalarında ise çocuk oynadığında bile morarmaz, olay daha çok bir inter ventriküler septal defekt tablosunu andırır.
Bu hastaların kesinlikle ameliyata alınıp, kalpteki anormalliklerin düzeltilmesi gerekmektedir. başka türlü iyileşmeleri ne yazık ki mümkün değildir. Çocuğun babası o kadar üzgündü ki hocam Allah benim ömrümden onlara versin ben yaşamak istemiyorum onlar yaşasınlar dedi… Dedim ki ona sende yaşamalısın… Adamın evinde diabet hastası olan ve yıllardır yatalak olan bir hanımı var… Son doğan çocuğunun da şimdi böyle olması onu derinde etkilemiş… Hanımına ve çocuklarına bakman için senin de sağlam ve dik durman gerekiyor dedim…
Aile hekimliğinin iyi yanlarından birisi de böyle hastaların durumlarını, aile yapılarını ve ne durumda olduklarını yakından bilmek… Ama diğer olumsuz yanı da bu dramlara karşı içinizde kopan duygusal fırtınalara kimi zaman da teslim olmak… Bazen çözüm buluyor bazen ise çözüm bulamıyorsunuz…
51 yaşında olan adama dedim ki sen üzülme ameliyattan sonra kızın iyileşecek ve kızının nikahında ben sana bu olayı ve şimdiki konuşmamızı hatırlatacağım… Beni düğününe davet et… Aradan yirmi yıl geçse de Allah sana da bana da hayırlı uzun ömürler versin ben bu günü sana hatırlatayım dedim… Adam karşımda oturuyordu duygulandı gözleri doldu… Yaşayamayacağına dair derin bir tereddütü vardı çocuğu hakkında… Haklıydı belki de… Ama benim görevim kesinlikle her ne koşul olursa olsun ona moral ve güç vermekti… Ben de öyle yaptım… inşallah başarılı olmuşumdur…
Bunun doğru olmadığını şimdi artık Türk Tıbbının ve ülkemizdeki imkanların genişliğinden bahsederek ona biraz daha moral verdim… derin bir nefes aldı ve koltuğa daha rahat sırtını yasladığını hissettim… Gözleri dolmuş olarak odamdan çıktı… Ona seslendim çocuğun durumu hakkında beni bilgilendirmesini istedim…
Aile hekimliği güzel bir iş ama kimi zaman böylesine duygulu anlar yaşatarak insanı üzebiliyor… Hekimliğin her alanında bu duygu anaforuna kapılabilirsiniz kuşkusuz… Ama belli bir samimiyet kurduğunuz insanlarda yaşanan böylesi sağlık sorunları tanımadığınız ya da ilk kez karşılaştığınız insanlara göre hekimleri sanki daha fazla etkiliyor… Bu tarz yaşam olaylarıyla zaman zaman karşılaşmak ve hastalarla ciddi derinden bir bağ kurmak bu işte mümkün… Aile hekimliğinin doyurucu yanı da bu… Doğasında olan ve bu işi diğer branşlara göre daha özel yapan da bu… Elbette bu benim fikrim başkaları daha farklı düşünüyor olabilir… Hekimliği seven herkes için yapılacak en ideal hekimlik bana kalırsa tam da bu yüzden Aile Hekimliği…
Hastalarla kurulan yarenlik ve hoş sohbetler, sırf insanların muhabbet etmek için sizi ziyarete gelmeleri, aile sağlığında işini halletmiş ama sadece sizi dostu bildiği için insanların ziyarete gelmeleri müthiş keyifli… Biz hekimler en çok da bundan hoşlanırız… İnsanlar eğer bize muayene için değil, bir işlerini görmek ya da gördürmek için değil sadece sohbet için geliyorlarsa bu önemli bir şeydir…
İnsan ilişkilerinin ve karşılıklı sevgi, saygı ve anlayışın en hükümran olduğu işlerden birisi bugün için Aile Hekimliği gibi görünüyor… Milletimiz kendisiyle bağ kurabildiği oranda Aile hekimini beğeniyor ve sonra sevmeye başlıyor… Devletin bürokratik gücü değil, devletin şefkat eli Aile Hekimleri için bulunmaz bir fırsat haline dönüşüyor…
Bir hastadan nerelere geldik… Hayat bu işte… Sizi birden alıp götürür başka yerlere… İnşallah akıbetimiz ve ulaştığımız menzil hayırlı olur… Son nefesimizde kazananlardan oluruz… Çünkü önceki tüm kazançlar aslında boş… Boş olmasa da çocuklara bırakılacak bir miras… Çocuklara bıraktığın senin değil ki… Onların da değil… Sadece emanet eşya ve mallar… Oysa son kazanç çok önemli… Peki bu ne? Bu da ayrı bir yazının konusu bloğu takip ederseniz öğrenirsiniz… Her şeyi bir kısa yazıyla anlatacak kadar yetenekli değilim… Gençlikte değil ama belli bir yaşı aştığında insan ister istemez böyle düşünmeye ve daha farklı bir kazanç kayıp defteri tutmaya başlıyor… Bazı uğraşıların değeri artarken bazılarının azalıyor… Belki de yaşlanmakla alakalı değil ama kesinlikle dünyanın hakikatini anlamayla ilişkili… Ne yaşlılar var ki hala lay lay lom…
Dr. Recai Yahyaoglu
dryahyaoglu@hotmail.com
http://www.dryahyaoglu.blogspot.com
Twitter’dan takip için>>>
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?