AYM’ye kadar uzanan süreç Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalında çalışan öğretim üyesinin Tıp Fakültesinde görevli bazı hekim akademisyenler hakkında şikayet dilekçesi vermesi ile başlamıştır. Şikayette hukuki koşullar sağlanmadan bir hastaya kök hücre uygulaması yapıldığı iddia edilmiştir. Üniversite Rektörlüğü, şikayet edilen öğretim üyeleri hakkında men-i muhakeme kararı vermiş, bu karara Danıştay 1. Dairesi nezdinde itiraz edilmiştir. Danıştay ise adı geçen kişiler hakkındaki men-i muhakeme kararını kaldırarak lüzum-u muhakeme kararı vermiştir. Daha sonra şikayet edilen öğretim üyeleri hakkında insan üzerinde izinsiz deney yapma (TCK 90) ve görevi kötüye kullanma (TCK 257) suçlarından ceza davası açılmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nden emsal nitelikte önemli malpraktis kararı
Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama esnasında bilirkişi olarak A… Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli bazı öğretim üyeleri seçilmiştir. Bilirkişilerce mahkemeye sunulan raporda, olayda insan üzerinde deney ve hasta üzerinde tedavi amaçlı deneme yapma ve görevi kötüye kullanma fiillerinin işlenmediği yönünde görüş bildirilmiştir. Bu raporu dayanak alan Asliye Ceza Mahkemesi de hekimler için beraat kararı vermiştir.
Bunun üzerine histolog öğretim üyesi tarafından, A… Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli öğretim üyeleri hakkında gerçeğe aykırı bilirkişilik yaptıkları ve raporlarında taraflı davrandıkları iddiası işikâyette bulunulmuştur. Bahse konu şikayet dilekçesinde özetle; öğretim üyesi bilirkişilerin yanlı rapor hazırladıkları; hasta onam formunda sorumlu doktorun imzasının bulunmamasını kasıtlı olarak göz ardı ettikleri; dava dosyasında mevcut olan Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliğinin raporlarını dikkate almadıkları; belgeli olan hukuksuz işlemleri görmezden geldikleri; yetkili etik kurul izninin bulunmadığını raporlarında ifade etmedikleri; yanlı, haksız ve gerçeklerden uzak bilirkişilik yaparak suça iştirak ettikleri; hukuku oyalamak ve yanıltmak için yalan beyanda bulundukları; menfaatleri için taraf oldukları ve yargıyı etkilemeye çalıştıkları gibi isnatlarda bulunulmuştur.
Bilirkişilerden birisi tarafından kendisi hakkında kullandığı ifadelerle ilgili olarak histolog öğretim üyesine karşı manevi tazminat davası açılmıştır. Davaya bakan mahkeme histoloğun şikâyet dilekçesinde kullanılan ifadeleri şikâyet hakkının kullanılması kapsamında değerlendirmiş ve davayı reddetmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin ambulansta ölüm kararının anlamı ve sonuçları
Bilirkişinin itirazı üzerine konu Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir. Yargıtay, (bilirkişi hekim) hakkında takipsizlik kararı verilmesi, bilirkişi raporunun mahkeme yönünden bağlayıcı olmayıp takdiri delillerden olması, özellikle histoloğun bilirkişi raporunu yazan hekimlere yönelik olarak kullandığı ‘…görevi kötüye kullanma, suçu ve suçluyu koruma, kamu zararı ve nitelikli dolandırıcılık…’ şeklindeki ifadelerin bir olayın izahından öte anlamlar içermesi hususları beraber değerlendirildiğinde, histoloğun şikayet hakkını hak arama özgürlüğü sınırları dahilinde kullanmadığı gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Bunun üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi histoloğu 2.500 TL tazminat ödemeye mahkum etmiş ve verilen karar Yargıtay tarafından onanmıştır.Daha sonra histolog tarafından mahkeme kararı ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulunulmuştur.
AYM kararında; histoloğun bilirkişiler hakkındaki şikâyetinden önce, Danıştay 1. Dairesinin lüzum-u muhakeme kararı verdiği, hekimler hakkında insan üzerinde izinsiz deney yapma suçundan dava açıldığı; hekimlerden birisine Türk Tabipler Birliği tarafından bir ay meslekten men cezası verildiği; tüm bu süreçler birlikte değerlendirildiğinde şikayetin sırf bilirkişilere zarar verme amacıyla yapılmadığı, olgusal bir temelinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
AYM gerekçesinde ayrıca histoloğun şikâyetini bilirkişinin görevi dolayısıyla yaptığı belirtilmiş ve kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan bilirkişi öğretim üyesinin görevinin ifasıyla ilgili olarak yapılan şikâyetlere belli ölçüde katlanması gerektiği ifade edilmiştir.
Kararda, bilirkişi aleyhinde savcılığa sunulan şikâyet dilekçesinde geçen nitelikli dolandırıcılık isnadının başvurucuyu değil hakkında lüzum-u muhakame kararı verilen hekimleri hedef aldığı ifade edilmiştir. Histolog tarafından yapılan ‘…görevi kötüye kullanma, suçu ve suçluyu koruma, kamu zararı’ gibi isnatların ise taraflar arasındaki uyuşmazlık konusuyla ilgili olduğuna dikkat çekilerek, bunlara benzer kavramlar kullanılmadan şikâyetin yapılamayacağı belirtilmiştir.
Koroner by-pass sonrasında gelişen görme kaybına ilişkin malpraktis davası
Kararda, histoloğun dilekçesinde birtakım olgulardan hareketle bilirkişilerin dosya içeriğine uygun olmayan bir biçimde görevlerini hakkıyla yapmadıklarının ve rapor düzenlerken sanık lehine tutum takındıklarının ifade edilmeye çalışıldığının altı çizilerek, histoloğun da bu tutumları kendi bakış açısına göre nitelendirildiği belirtilmiştir. Yine kararda, bilirkişilerin hak arama hürriyetinin kullanımı esnasında ileri sürdükleri iddiaları açıklarken iddiaların muhatabı olan kişilerle ilgili belli ölçüde olumsuz değerlendirmelerde bulunmasının hoşgörüyle karşılanması gerektiği vurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, tazminat yargılamasında histoloğun şikâyet dilekçesinde yer verilen ifadelerin, şikâyete sebebiyet veren olgularla birlikte ve olayın bütünlüğü gözetilmeksizin değerlendirildiği ve neticede histoloğun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?